İçimizde Büyüyen Yaralı Çocuk

Bazı yaralar görünmez. Ne bir izi vardır ne de dokunduğunda kanar. Ama insanın ruhunda yankısı hiç dinmez.
Çocukken yaşadığımız şeyler bazen evin içinde kimsenin fark etmediği kadar sessiz olur.
Bir bakış, bir söz, bir ilgisizlik…
O küçücük hâlimizle o kadar büyük şeyleri omuzlarımızda taşırız ki, yıllar geçse bile içimizde büyümeyen bir parça kalır.
Büyüdüğümüzde herkes bizi “yetişkin” sanır.
İşimizi yaparız, gülümseriz, konuşuruz. Ama kimse bilmez ki içimizde bir çocuk hâlâ çaresizce sesleniyor.
O çocuk bazen bir gürültüde ürker, bazen bir kelimede ağlar.
Bazen de kimsenin anlamadığı bir boşluğun içine düşeriz; işte o boşluğun ortasında o küçük çocuk vardır.
Yaralı Çocuk Kendini Nasıl Hatırlatır?
İnsan büyüdüğünde unutmaz. Sadece saklar.
Ve saklanan şey, en olmadık anda bir şekilde yüzeye çıkar.
-
Sevilmeyi çok isterken, en çok sevdiklerimizi uzaklaştırırız.
-
Mutlu olduğumuz anlarda bir korku gelir, “Bu da elimden alınır” diye.
-
Kimseye yük olmamak için hep güçlü görünürüz, ama içten içe çok yorgunuzdur.
-
Bazen sebepsiz öfkeler, bazen durduk yere kırılmalar yaşarız.
Bu davranışların çoğu, aslında bir zamanlar yalnız kalmış o küçük çocuğun çaresizliğinden başka bir şey değildir.
İyileşmek Ne Demek?
İyileşmek geçmişi unutmak değildir.
İyileşmek, geçmişle el sıkışıp, “Artık ben buradayım” diyebilmektir.
O çocuk hâlâ içinde. Ama artık yalnız değil.
Ona şefkatle yaklaşmayı öğrenmek demek; bir başkasının gözüne bakarken, kendi gözlerindeki yarayı da görebilmek demek.
Zamanla insan şunu fark ediyor:
Büyümek, çocukluğumuzu yok saymak değil; tam tersine o küçük çocuğu kucaklayıp onunla birlikte büyümek demekmiş.
Yaralı Çocuğa Fısıldayacağımız Söz:
“Senin suçun değildi.
Susmak zorunda kaldığın her şey, o küçücük kalbine ağır geldi biliyorum.
Ama artık yalnız değilsin.
Ben seni duyuyorum. Ben seni görüyorum.”
Bu cümleleri kendi kendine söylemek bile bazen bir kapı aralar.
Çünkü en çok ihtiyaç duyduğumuz şey, biri tarafından fark edilmek ve olduğumuz gibi kabul edilmekti.
Kendine Zaman Tanı
Yaralı çocuk hemen sakinleşmez. Hemen güvenmez.
Ama her gün biraz biraz, o çocuğa yaklaştığında, ona alan açtığında…
Bir gün bakarsın ki, o çocuk sana güvenmeye başlamış.
O zaman hayat biraz daha hafifler.
Daha önce hep koşa koşa kaçtığın şeylere, artık adım adım yaklaşabilir hâle gelirsin.
İçimizdeki yaralı çocuk ne kadar sesini yükseltirse yükseltsin, iyileşmenin ilk adımı şefkattir.
Kendine.
Geçmişine.
Bugününe.
Çünkü hiçbirimiz o yaraları kendi isteğimizle almadık.
Ama onları iyileştirmek, artık kendi ellerimizde.